20 Mart 2021’de Resmi Gazete’de yayınlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye Cumhuriyeti bakımından “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin feshedildiği kararı açıklandı. Gece yarısı aniden ve tek kalem altından alınan bu karara karşı tepkilerin gelmesi ise bir o kadar hızlı oldu.
İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılmıştır. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde, ilk imzacısı Türkiye olarak yürürlüğe girmiştir. Zamanında toplam imzacıları 45 ülke ve Avrupa Birliği’dir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanan sözleşmenin amaçları ise şu şekilde açıklanmıştır:
Kadın ve erkek arası temel eşitliği teşvik etmek, imzalayan devletlerin yetkililerininin, görevlilerinin, kurum ve kuruluşlarının kadına yönelik şiddetle mücadele yükümlülüklerine uygun davranmalarını sağlamaları, cinsiyete duyarlı politikalar geliştirmeleri, şiddeti önlemek için politikalar uygulamaları
Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin işbirliği tesisi, özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik etmek, kadın-erkek eşitliği, karşılıklı saygı, kişisel ilşkilerde şiddet içermeyen çatışma çözümleri resmi müfredata ve eğitimin her seviyesine eklenmesi
Kadına karşı şiddet (ister kamu, ister özel yaşamda ve aile içinde) eylemlerinin tekrarlanmaması için hukuki tedminlerin alınabilmesi, şiddet gösterenden tazminat talebinin yapılabilmesi, şiddet mağduru kadınların ekonomik bağımsızlığının desteklenmesi, tıbbi ve adli muayene, travma desteği ve danışma hizmetleri verilmesi, tecavüz kriz merkezlerinin kurulması
Tehdit, korkutma, zorlama gibi kişinin psikolojik bütünlüğüne ciddi zarar veren kasıtlı davranışları cezai suç saymak, yetişkin bireyi veya çocuğu evlenmeye zorlayan kasıtlı davranışları suç saymak
Sözleşmeyi imzalayan devletler, yukarıdaki amaçları belirtmekle beraber, devletlerinde şiddetin önlenmesi için çalışmalar yürüteceklerini, resmi verilerin toplanacağını ve mali kaynakların ayrılacağını belirtmişlerdir. Sözleşme uygulanırken ırk, dil, din, siyaset, mülteci veya göçmen statüsü, engellilik, medeni hal, cinsel yönelim temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacağı da belirtilmiştir. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi kadın haklarını yalnızca korumak değil yaşatmayı planlayan bir sözleşme olarak imzalanmıştır ve herkesi korumayı hedefler.
İstanbul Sözleşmesi cumhurbaşkanı tarafından şu nedenler dolayısıyla feshedilemez:
İstanbul Sözleşmesi şiddetle mücadele konusuna bire bir dayanan bir sözleşme olduğu için insan hakları sözleşmesi olarak geçer ve anayasanın 104. maddesine göre ”temel haklar, kişi hakları konusunda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz”. Ayrıca TBMM tarafından kabul edilen uluslararası bir sözleşme olarak yürütme tarafından feshedilemeyeceği kararı belirtilmiştir. Sözleşmenin 80. maddesinde belirtildiği üzere sözleşmenin feshedilebilmesi için Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirimde bulunulması gerekmektedir. Bu nedenlerden dolayı İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. TBMM’nin, tüm kurum ve kuruluşların, yöneticilerin İstanbul Sözleşmesine uyma yükümlülüğü vardır. İstanbul Sözleşmesi imzalandığında bunu “devrim” olarak adlandıran hükümetin ise birkaç gün önce yayınladığı karar kadınlar başta olmak üzere birçok insana karşı hak ihlalidir.
Henüz (bu yazının yazıldığı 23 Mart 2021 itibariyle) İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle ilgili iktidar tarafından resmi bir açıklama yapılmamasına rağmen çeşitli siyasetçi ve gruplar kararı yorumlamıştır. Eski İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın kurucuları arasında yer aldığı Ensar Vakfı, 9 Temmuz 2020’de yaptığı kamuoyu açıklamasında sözleşmenin 3. ve 4. maddelerini kınamış, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesini, “kendi iç dinamiklerimize dayalı, milli ve manevi değerlerimizin yoğurduğu aile kavramını her zeminde kutsayacak ve koruyacak, kadına yönelik şiddeti önleyecek yeni çalışmalar” yapılmasını önermiştir. Yakın zamanda sözleşmenin feshiyle ilgili bir açıklama yapmayan Ensar Vakfı’nın Temmuz 2020’de sunduğu, evliliğe dayanmayan aileyi kabul görmesi ve farklı cinsel yönelimleri kapsaması gerekçesiyle karşı çıktığı İstanbul Sözleşmesi’ne yine aynı nedenlerle karşı çıktığı varsayılabilir. Muhalefet cephesi, çoğunlukta hemfikir olarak Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesini kınamış, sosyal medya üzerinden kararı eleştiren yorumlar yapmıştır. CHP milletvekili Sera Kadıgil, sosyal medyada ses getiren #İstanbulSözleşmesiYaşatır etiketine destekte bulunmuş, en son paylaşımında “Dün Türkiye’de 6 kadın öldürüldü. Yobaz tarikatler istedi diye bir erkeğin imzasıyla 42 milyon kadının can güvencesini yok etmeye yeltenenlerin bugün TBMM’ye uygun gördüğü gündem bu!” söylemiyle alınan kararı eleştirmiştir. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 23 Mart tarihinde yaptığı konuşmada “Sözleşmenin amacı nedir? Bu sözleşmenin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak. Şimdi bütün kadınların huzurunda (...) soruyorum; sen bunun neresine karşısın?” diyerek iktidarın kararını sorgulamış, İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlara desteğini göstermiştir. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise yaptığı bir konuşmada “Attığımız tüm adımların hiçbirini İstanbul Sözleşmesi yapmadı (...) Biz egemen bir devletiz. İstediğimiz uluslararası sözleşmenin altına imza atar, istediğimizden çıkarız.” demiş, muhalefetin ve açıklandığı günden beri kararı protesto eden aktivistlerin şikayet ve isteklerini göz ardı etmiştir.
Sosyal medya ve açık oturumlarda sözleşmenin feshini yorumlayan bir başka grup ise hukukçular. Avukat Ece Güner Toprak, İstanbul Sözleşmesi’nin Kararname ile feshedilemeyeceğini sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı “[Anayasanın] 90. Maddesine göre İstanbul Sözleşmesi Kanun hükmündedir (hatta üstünde). + temel haklarda Kararname düzenlenemez (...) Kararname, Anayasamızın ihlali; AYM iptal edecektir” paylaşımıyla savunmuştur. Avukat Turgut Kazan da “İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca yasayla onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Böyle bir sözleşmeden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkılmaz. Dolayısıyla, TBMM yeni yasa yapmadıkça İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir.” paylaşımıyla feshedilmenin kararnameyle gerçekleşemeyeceğini belirtmiştir. 23 Mart 2021 tarihi itibariyle İstanbul, Ankara, Antalya ve Mersin baroları, İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle ilgili Danıştay’a dava başvurusunda bulunmuştur.
Muhalefet fesih yetkisinin Cumhurbaşkanı’nın elinde olmadığını savunurken çeşitli kaynaklar, 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren sözleşmenin resmi olarak geçersiz olacağını iddia ediyor. Bulgaristan, Slovakya ve Polonya’nın LGBTQ bireylerin varlığını tanıdığı gerekçesiyle reddettiği, İngiltere’nin imzalamadığı İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’deki geleceği belirsiz. İktidar destekçilerinin İstanbul Sözleşmesi’nin kadına şiddeti azaltmadığı iddialarına rağmen kararın açıklandığı günden beri (iki gün içerisinde) beş kadın öldürüldü. Halk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili yapacağı açıklamayı bekliyor.
Kaynakça:
Comments